Sessiz Çığlık: Duyan Var mı?
Sokağa çıkın…
Bir anne markette çocuklarına “bugün bunu alamayız” derken gözlerini kaçırıyor. Bir baba, cebindeki parayı sayarken utanıyor. Emekli, eczanede ilaç alırken reçetesine bakıyor ama gözleri başka bir yerde; çünkü artık bir ilacı değil, hayatı kısmak zorunda kalıyor.
Sokaklar sessiz, ama bu sessizlikte binlerce çığlık gizli.
Kimse bağırmıyor, kimse slogan atmıyor; çünkü herkes yorgun, herkes yılmış. Ama bilin ki bu ülkenin insanı, artık sessiz kalmıyor — sadece içten içe çürüyor.
Bir zamanlar bu millet “sabır” kelimesini erdem bilirdi. Ama sabır, umutla birlikte yürürse anlamlıdır. Umut bittiğinde sabır da anlamını yitirir. Bugün milyonlarca insanın sabrı tükenmiş durumda. Çünkü herkes aynı soruyu soruyor:
“Biz bu ülkenin vatandaşı değil miyiz? Biz neden bu kadar değersizleştirildik?”
Her gün yeni bir zam, yeni bir açıklama, yeni bir gerekçe… Ama değişmeyen tek şey, insanların geçim derdi. Artık insanlar “hayat pahalı” demiyor, “yaşam imkânsız” diyor. Çünkü mesele sadece pahalılık değil; mesele, insanların yaşama hakkının elinden alınmasıdır.
Ekonomik istatistiklerle övünenler, sofradaki ekmeğin küçüldüğünü göremiyor.
Birileri “veriler olumlu” diyor; ama o veriler kim için olumlu?
Yoksulun cebine girmeyen, sofraya ulaşmayan, çocuğun defterine yansımayan bir rakam kimin işine yarar?
Bugün toplum ikiye ayrılmış durumda:
Bir tarafta her geçen gün zenginleşen bir azınlık,
diğer tarafta ise bir tencere kaynatmak için mucize bekleyen milyonlar…
Halk artık konuşmak istiyor ama sesi duyulmuyor. Çünkü her şey susturulmuş: sendikalar sessiz, kurumlar sessiz, medya büyük ölçüde sessiz… Ama sokağın sessizliği aldatıcıdır; bu sessizlik, birikmiş bir öfkenin sessizliğidir.
Birileri hâlâ “program tutuyor, ekonomi rayına girdi” diyor.
Rayına girdiği söylenen ekonomi, halkı ezip geçiyor.
Asgari ücretlinin maaşı, daha eline geçmeden buhar oluyor. Emekli, bir aylığını kiraya mı yoksa gıdaya mı vereceğini bilemiyor. Gençler ise bu topraklarda geleceğini göremiyor. Bu topraklarda doğmuş ama bu topraklarda yaşayamayan bir kuşak yetişiyor.
Artık mesele ekonomi değil, vicdan meselesidir.
Bir ülkenin en büyük zenginliği, halkının onurudur. O onur bugün kırılmış durumda. İnsanlar yoksulluğa değil, umursuzluğa mahkûm ediliyor.
Birileri artık duymalı.
Birileri artık görmeli.
Bu halkın yükünü, umutsuzluğunu, sessiz öfkesini duymalı.
Çünkü bu ülke, birkaç rakamın değil; milyonların alın teriyle, sabrıyla, duasıyla ayakta duruyor.
Ve unutulmasın:
Tarih boyunca hiçbir sessizlik sonsuza kadar sürmedi.
Bir gün, bu sessiz çığlık göğü delecek kadar büyüyecek.
O zaman kimse “duymadım” diyemeyecek.
Vesselam
Kadir ÇAPAN

0 Yorumlar