, Atış Poligonunda Vicdan Yarışı
Siyaset sahnesi son zamanlarda adeta bir atış poligonuna döndü.
Herkes hedef tahtasına kendi vicdanını yerleştiriyor, kurşunlarını da kamuoyu önünde sıkıyor. Kimi Gazze için gözyaşı döküyor, kimi İsrail'e destek vererek "devlet aklı" dersi veriyor. Kimi valizini kendi taşıdığı için alkış topluyor, kimi özel uçaktan indiği için eleştiriliyor. Ama sonunda ne gözyaşları duruyor ne de akan kan dinliyor.
Ahmet Hakan geçtiğimiz günlerde Almanya Başbakanı Merz'in Türkiye ziyaretine değindi. "Valizini kendi taşımış, ne var bunda?" diyerek aslında önemli bir noktaya parmak bastı: İnsanlık, gösterişte değil özde olmalı.
Ancak unuttuğumuz bir gerçek var: Bu çağda herkes rol yapıyor. Samimiyet, bir tiyatro sahnesine sıkışmış durumda.
Birileri İsrail'e destek açıklaması yaparken, diğerleri sosyal medyada Filistin için dua paylaşıyor. Gazze'de çocuklar açlıktan ölürken, Avrupa'da kahve fincanlarının kenarında "barış" kelimesi süs gibi duruyor.
Bir yanda yıkılmış evlerin enkazı, diğer yanda diplomatik salonlarda verilen pozlar… Herkes "insanlık için üzülüyorum" diyor ama kimse insanlık için adım atmıyor.
Valizini kendi taşımak elbette sade bir yaşam sembolü olabilir.
Ama mesele valiz değil, yüklenilen sorumluluktur.
İnsan kendi valizini taşıyabilir; ama başkasının acısını taşıyamıyorsa o fotoğraf, sadece bir vitrin pozudur. Aynı şekilde özel uçakla gezip "mazlumların yanındayız" demek de samimiyet değil, sadece söylemdir.
Bugün siyaset, insanlığın yerine algıyı taşır hale geldi. Kameralar karşısında vicdan konuşuluyor; kulislerde ticaret hesapları yapılıyor. Herkes "doğru taraftayım" diyor ama iki taraf da yanlış. Çünkü birinin çıkarı, diğerinin yıkımı üzerine kurulmuş.
İsrail'e destek verenin eli kanlıysa, Filistin'i siyasete alet edenin eli de temiz değildir.
Bir taraf çocuk katillerini "demokrasi" diye savunuyor; diğer taraf, aynı çocukların acısını siyaset malzemesi yapıyor.
Ve herkes unuttuğu bir gerçeği yaşıyor: Hedefe doğrultulan silah, aslında insanlığın kalbine sıkılıyor.
Benim için mesele basit:
Kim ne kadar gösterişli olursa olsun, adaletin yanında değilse insanlığın karşısındadır.
Valizini kendi taşıyan da, konvoylarla gezen de eğer aynı adaletsizliğe hizmet ediyorsa fark sadece görüntüdedir.
Çünkü insan olmak görüntüyle değil, duruşla ölçülür.
Gazze'de ağlayan bir çocuğun gözyaşı, Avrupa'daki bütün "modernlik" nutuklarından daha değerlidir.
Çünkü insanlık vitrinle değil, vicdanla taşınır.
Ve vicdan, valizden ağırdır.
Artık fotoğraflarla, tweetlerle ya da basın toplantılarıyla "iyi insan" olunmuyor.
Gerçek iyilik, kameraların olmadığı yerde yapılan iştir.
Bir çocuk ağlıyorsa hiçbir "devlet aklı" onu haklı çıkaramaz; hiçbir diplomasi, yıkılan bir evin yerini dolduramaz.
Bugün insanlığın ihtiyacı, PR çalışması yapan liderler değil; gerçekten adaletin yükünü taşıyan yürekli insanlardır.
Atış poligonundaki bu "vicdan gösterileri" artık kimseye fayda sağlamıyor.
Mermi sesleri arasında hakikat duyulmuyor.
O yüzden artık kimseyi değil, sadece insanlığı savunma zamanı.
Çünkü valiz taşımak kolay, vicdan taşımak zor.
Selam ve Dua İle
Zübeyt BOZKURT
0 Yorumlar