İnsan Madeninin Mühendisleri
Öğretmenler Günü'nü kutlarken, aklıma hep aynı cümle gelir: Aileden sonra insanın en büyük kâşifi öğretmendir. Maden mühendisi kömürün, petrolün, altının yerini bulur; öğretmen ise insanın içindeki altını bulur. Birinde sondaj kulesi vardır, ötekinde gönül kulesi.
Hiçbir insan diğerinin kopyası değildir. Parmak izlerimiz nasıl birbirine benzemiyorsa, ruh izlerimiz de öyle. Kimi insanın ruhunda elmas keskinliği, kimiğinde yakut sıcaklığı, kiminde mercan sükûneti vardır. Hepsi aynı ocaktan çıkmış gibi görünürüz ama ateşle sınavımız başkadır.
Âlimler asırlar önce demişler: "İnsan adedince Allah'a yol vardır; fakat bütün yollar Rasûlullah'tan geçer." Yani herkesin bir ciheti, bir yönü, bir istidatı var. O istidadı keşfedip Allah'a yöneltmek ise öğretmenin sanatıdır.
Hz. Ömer'in (r.a.) içindeki şecaat, İslam'dan önce kılıç çekti Peygamber'e; İslam'dan sonra kılıç çekti zulme. Kabiliyet aynı kabiliyet… Sadece istikamet değişti. İşte öğretmen dediğin, kabiliyeti yok etmez; istikamet çizer.
Batı trilyonlar döküyor genetik laboratuvarlara, psikoloji enstitülerine, sosyoloji kürsülerine… Filistin'de bir avuç insanın iman sosyolojisi bütün tezleri çürüttü. Milyar dolarlık raporlar "Bu kadar dayanamazlar" dedi; onlar "Rabbimiz yeter" dedi, dayandı. Çünkü insanı en iyi tanıyan laboratuvar, laboratuvar değil; ashâb-ı kiram mektebidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ebu Zer'in zahidliğini, Abdurrahman bin Avf'ın ticaret dehasını, Hâlid'in strateji zekâsını, Bilâl'in sabır burcunu bir bir keşfetti. Hiçbirini diğerine benzetmeye kalkmadı; her birini kendi madeninde parlattı.
Bir sarraf arkadaşım vardı. "Altını kaç ayar, nasıl anlarsın?" dedim. Güldü: "Bilmem ki… Yirmi sene elim altın gördü, altın beni tanıdı, ben altını tanıdım." İşte öğretmenlik de öyle: Seneyi devriye değil, ömrü devriye ister. Yanında duracaksın, halini alacaksın, kokusunu çekeceksin ki talebenin mayasında ne gizli, hissedesin.
"Demir tavında dövülür" derler. Tavı kitaptan öğrenilmez; ustanın nefesiyle öğrenilir.
Bugün şehirler dolusu çocuk, köy dolusu genç keşfedilmemiş maden gibi toprağa gömülüyor. Kiminin içinde Edison var, farkında değiliz. Kiminin içinde Mevlânâ, kiminde Bediüzzaman, kiminde sırf "iyi bir baba" olma kabiliyeti var; hepsi körebe oynuyor karanlıkta.
Maden mühendisi fakültesi açıyoruz, petrol mühendisi, bilgisayar mühendisi… Ya insan mühendisi? Onun tekkesini kapattık, dergâhını kapattık, irfan ocağını söndürdük. Sahtesi türedi piyasada şimdi: Üç günlük kurstan diploma veren, beş günlük seminerle "koç" olan…
Öğretmenler! Sizler bu milletin son irfan bekçileri, son insan mühendisisiniz. Çocuğun gözünde bir ışık görüyorsanız, o ışıktır maden damarı. Üzerini örtmeyin, açın. İçinde fırtına varsa, o fırtınayı gemiye çevirin. Sessizse, o sessizliği inci yapın.
Allah hiçbirimize "Keşke şunu şuna benzetseydim" dedirtmesin. Herkes kendi cevheriyle parlasın yeter.
Öğretmenler Günü'nüz mübarek olsun ey insan madeninin mühendisi! Siz bir çocuğun ruhunda bir damar keşfetseniz, bir Ömer'in kılıcı adalete döner; bir Bilâl'in sabrı kölelik zincirlerini kırar; bir Sinan'ın hayali kubbe kubbe yükselir gökyüzüne.
Yeter ki o madeni görün. Yeter ki işleyin. Gerisi zaten parlar.
Öğretmenler Günü'nüz, insanlığın en şerefli bayramı olsun.
Selam ve Dua İle
Zübeyt BOZKURT
0 Yorumlar